OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLKE VE YÖNTEMLERİ Öğr. Gör. Gül AKBABA

44 Slides3.61 MB

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLKE VE YÖNTEMLERİ Öğr. Gör. Gül AKBABA

1. Dünyada Çocuk Eğitimi Üzerine İlk Görüşler Okulöncesi eğitimin planlama ve uygulamalarını tüm boyutları içinde görebilmek ve değerlendirmek için, eğitimin tarihi içinde çocuğa ve çocukluk yıllarına kısa bir göz atmak gerekir. Küçük yaştaki çocuk eğitimi ile ilgili düşünceler MÖ. 400 yıllarına kadar uzanır (75. Yıl 1998). Plato (M.Ö. 427-347) Antik Yunan düşünürlerindendi Republic (Cumhuriyet)" adlı eserinde bireysel farklılıkları ve her çocuğun belirli yeteneklerini keşfetmek için atılması gereken adımları tartışmış ve erken yaşlardaki eğitimin önemine işaret etmiştir. Seneca (M.Ö. 4-MS.65) Antik Roma devri düşünürlerindendir. "Zihinsel eğitime çok erken yaşlarda başlanmasını, bu sayede zihin ne paslanır, ne de aşırı çalışmaktan doğacak şekilde aşınmış olur, fikrini savunur.

M. F. Quintilianus (M.S. 35-96) Marcust Fabius Quintilianus entellektüel eğitime önem verişinden dolayı eğitimin 7 yaşından önce verilmesini uygun görür ve eğitimin, çocuğun gelişim tarzına uygun olarak oyun içinde, oyun şeklinde verilmesini savunur. Çocukların taklit yoluyla öğrendiğini ve çocukluk döneminde kötü etki ve fena örneklerden çocukların korunmasını, çünkü kötü etkilerin izlerini uzun süre devam ettirdiklerini söyler.

Plutarch (MS.46-125) Anneler çocuklarını bizzat emzirmelidir. Çünkü öz anneler bu işi süt annelerden daha iyi yapar der ve anne sevgisinin çocukların gelişimindeki önemini vurgular. Küçük çocukları sosyal ve duygusal yönden çok dengeli yetiştirmek taraftarıdır. Dayağa karşıdır. Kötülük ve zorla öğretilen her şeyi çocuğun unuttuğunu savunur. Çocukların çok hareketi olduğunu ve dinlendirilmesi gerektiğini hayatın, tabiat içinde çalışma ve dinlenmeden ibaret olduğunu söyler (Aytaç, 1980: 40-69).

Avrupa'da Klise 13.yüzyıldan 15. yüzyıla kadar toplum hayatı üzerinde oldukça egemen olmuştur ve çocuğa hiç önem verilmemiştir (Oğuzkan, 1983: 24). 15. yüzyılda Rönesans ve 16. yüzyılda Reform hareketleri ile insanın değeri hayatın odak noktası olması ve doğal olarak çocuk-aile kavramları önem kazanmaya başlar. 16.yy. Rönesans İtalyasında ; Mart Vegio (1406-1458) Anne babaların çocuk üzerindeki etkilerini «iyi örnek» olmaları gerektiğini belirtir. Kız erkek çocuk eğitiminde fırsat eşitliğini, eğitimde de çocuktaki iyi güçlerin geliştirilmesini dayak cezasının gereksizliğini savunur. Beş yaşa kadar çocuğa iş ve ders gösterilmemesini sert olmayan beden hareketlerinin yaptırılmasını ve Tanrıya saygı duyulmasının öğretilmesi gerektiğini savunur.

Rönesans Almanyasında; Erasmus ( 1467-1536) Eğitimin özel öğretmenler yoluyla değil, kamu kuruluşu olan okulda herkes için ortak yapılmasını ister. Dil öğrenimine erken başlanmalıdır der, dayağı reddeder. Çocuk üzerinde uygulanacak pedagojik tedbirlerin elden geldiğince çabuk başlanmasını ister. Çocuk doğduğu andan itibaren disiplin ve ahlak öğrenmeye müsaittir der

Metod Çağı ise eğitim ve öğretimin planlanmış bir biçimde uygulanması gerektiği görüşünü ortaya çıkarır. Öncüleri ise Alman Wolfgang Ratke Komenski, Fenelon ve Mitton'dur Komenski'ye (1592-1670) göre, ana okulu 6 yaşına kadarki devreler içindir. Bu kademede insanın hayat boyunca ihtiyaç duyabileceği her şeyin tohumları atılmalıdır.

Fenelon'a göre, çocuklara iyi örnekler verilmeli ve onların bu örnekleri taklit etmelerine çalışılmalıdır. Bol oyun imkanları sağlanmalı öğrenme hoş bir faaliyet içinde olmalıdır. Fenelon, emirler yağdırmaktansa ılımlı bir eğitim sistemi takip etmekten yanadır. Fenelon kız çocuk eğitimine ayrı bir önem verir. Kızların gereğinden fazla yumuşak eğitime tabi tutulmaları onları aşırı hassas yapacağından bu tür eğitimin yanlışlığını vurgular (Aytaç. 1980: 143)

John Locke (1632-1704): 17. yüzyılın sonları 18.yüzyıl başları aydınlanma çağı öncülerinden İngiliz düşünürü John Locke ( 1632-1704 ) eğitimin çocuklara ilk yaşta oyun biçiminde verilmesi taraftarıdır. Eğitimin entelektüel yanı kadar fiziksel ve moral yanlarının da önemle üzerinde durulmasından yanadır. Bireysel disiplinin eğitimde esas alınması görüşünü savunmuştur. Dayağa karşıdır, eğitici ile çocuk arasında karşılıklı güven duygusundan yanadır. "Eğitim Üzerine Düşünceler" makalesinde çocukların beyinlerinin boş, yazısız bir levha gibi olduğunu ve her türlü öğrenmeyi alabileceklerini kabul eden bir dil kullanmıştır. (Tabula rasa) Locke'a göre eğitimin hedefi, benlik kontrolü ve disiplindir. Şimdi Formal Eğitim olarak isimlendirilen öğretim tekniği Locke tarafından daha o zamandan ortaya atılmıştır (Oğuzkan, 1980: 25).

JJ Rousseu (1712-1778) Fransız Jean Jacques Rousseu emir ve itaat çocuğun tabiatında yoktur der. Geleneksel baskı metodunun terk edilmesini ister. Bugün modern psikolojinin de kabul ettiği gibi Rousseu hayatın ilk birkaç yılını bireyin gelişimine etki eden en önemli kritik dönem olarak görür. JJ Rousseu'ya gore (Cocugun Toblat-Child in Nature) Tanrı herşeyi iyi yaratır ama insan onu bozar . İyi tohum iyi mahsul verir "Emil" adlı eserinde çocuk herşeyi öğrenebilecek nitelikte doğmuştur ama algılayamadığı için eğer yetişkinler ona yardım etmezse bir şey öğrenemez görüşünü savunur.

J.H. Postalozzi (1746-1827) Endüstrilegme devri eğitimcilerinden Pestoloji insanlar arasında toplumsal farklılıklardan ileri gelen farklı eğitimin ortadan kaldırılmasını ister. Pestalozzi’ye göre, eğitim sorunları, kendi başına tecrit edilmiş olgulardan ibaret değildir. Bu nedenle ülkesi İsviçre’de genel, sosyal, ekonomik politik sorunları Pestalozzi’yi çok yakından meşgul etmiştir (Aytaç, 1980: 262)

Pestalozziye göre, genel ve şematik bir eğitim değil, ferdi ve somut bir eğitim daha değerlidir. Bu eğitim insanları suni ölçülere göre geliştirecek şekilde değil, kendi içlerindeki özleri geliştirecek şekilde olmalıdır. Ayrıca anne çocuk ilişkisine ve dini terbiyeye çocuk eğitiminde çok önem vermiştir. Pestalozzi’ye göre, çocukluktaki yaratıcılık gücü çok önemlidir. Çocuğu çok iyi tanımaya gerek vardır. Endüstrileşme ve modern çalışma tarzının aileyi yıkicı etklerine karşı çikmişhr. Daima ana-baba-okl lişkisinin önemini vurgulamiştır Pestalozzi 3,5 yaşındaki kendi çocuğunun gellşiminde yaphiği gözlem not larin. 1774 yitinda yayınlamiştr.

Bundan 13 yıl sonra Tiedemann bir bebeğin ilk 2.5 yıl içindeki duygusal, motor, dil ve zihin gelişmesi üzerinde yaptığı gözlem ve izlenimlerini yayınlamıştır. 18. asrın sonlarına doğru bir çok meraklı yazar, cesaret verici şahsi teşebbüsleriyle çocuklarınn bizzat gözleme yoluyla yeni metotlar ortaya çıkarmıştır ve 19. asır içinde bir seri bebek biyografileri görülmeye başlar. Bu çesit biyografiler pek çok sebepten dolayı ilmi bir delil olarak kabul edilemezler. Çünkü, bu gözlemler sistemsiz olarak ve belirsiz aralarła yapılmıştır.

Gözleyiciler, ebeveynler, amcalar ve halalardır. Dolayısıyla peşin hükümlü ve algılanana dayalı olarak fikirlerini ortaya koymuşlardır. Böylece olumlu gelişim özeliklerini ortaya koyup menfi olanlara işaret etmemişlerdir Her rapor sadece bir olayla (bir çocuk) ilgili olarak ortaya konduğu için bunların hiçbirinden genelleme yapmak mümkün değildir. Bununla beraber diğer erken filozof görüşleri gibi bu biyografilerde birçok denemeye açık gelişimle ilgili hipotez ortaya koyduğu ve bilgi verdiği için önem taşımaktadir

2. Çocuk Üzerine İlk Sosyal Reformcuların Çalışmaları James William Codagan (1711-1797) Çocuk gelişiminin Avrupada ilk öncüleri arasında tip doktorları ve sosyal reformcuları görürüz. 18 James Codagan (1711-1797) bir tip doktorudur, daha çok annelere dönük, çocuk temizliği, beslenmesi bakımı ile ilgili bilgiler veren çalışmalar yapmiştır. Codagan'in bu çalişmalaindan önce doktorlarin çocukiaria ve onların sağliğı ile ilgilenmemelerinin sebebi 5 yaşından küçük cocuğa birşey yapilamayacağina inanmalarıydı. Codagan' in diğer önemli bir görüşü de, çocuğun normal gelişim sürecinin belirlenmesidir. Anne sütünün hem çocuk, hem anne için psikolojik ve fizyolojik etkilerinin olduğunu savunmuştur (Ulküer, 1985:7)

Thomas Martin (1780-1818) Martin. Hristiyan aleminde çocuk görüşünde bir yumuşama meydana getirmiştir. Killise papazidir. Martin çocuğun taklitçiligini vurgulayan kişidir. Martin'in çocuk hakkında sürdügü düşünceler Orta Çağ ortasında geçiş görüşü olarak nitelendirilebilir Thomas Martin'e göre çocuk aktif, hassas, duygu yönünden çabuk değisen, dalgalanmada teferruatı bilmeyen itaatkar, takitçi çabuk unutan bir yapıdadır.

19.Yüzyıl Avrupa'sında 10 yaşından küçük kız ve erkek 5-6 yaşlarındaki çocukların maden ocaklarında 15-16 saat çalışmasını yasaklayan bir kanunu Senato' dan çıkartabilmiştir. Gözlemler yapmıştır. Çocuğun bakıma, sevgiye muhtaç olduğunu ve toplumların iyiye gitmeleri açısından çocukların bakım, beslenmeleriyle ilgilenmek gerekliliğini savunmuştur.

19. asrın sonlarına doğru daha büyük çocuk gruplan üzerinde yapılan sistemli araştırmalar başlamıştır. Bu çalışmaların öncüleri arasında G. Stanliey HALL çocukların zihinsel gelişimlerini inceleme konusunda çalışmış ve bu amaç için yeni bir araştırma tekniği olarak Questionair kullanmıştır. S. Hall : İnsanın gelişim alanlarına bir açıklık getirebilirsek çocuk gelişiminden bir şeyler elde edebiliriz fikrini savunmuştur. Çıkardığı «Yeni Yetmelik» adlı eseri dünya klasikleri arasına girmeye hak kazanmıştır.

Hall bu kitabındaki çocuk araştırmalarında yeni teknikler uygulamıştır. Bu teknikle gençlerin tutum, davranış ve ilgilerini ölçmeye yarayan bir Soru-Seri metodu geliştirmiştir. Bu metotta çocuklara ve ebeveynlere ayrı aynı fakat aynı sorular sorulmuş ve alınan cevaplar çocuğu tanımada yardımcı olmuştur. Hall bu çalışmalarına XX.yy.da daha geniş olarak eğilmiş ve çalışmalarında geniş bir çocuk grubu kullanmış detaya inmeyi amaç edinmiştir. Bu da genellemelerde ona yardımcı olmuştur. Bu sebeple Hall‘ın çocuk psikolojisine yakınlığı, gayet tabi olarak gelişmiş bir methodolojidir.

Okulöncesi Eğitiminin Başlangıcı Freidrich Wihelm Froebel (1782-1852) okulöncesi yaştaki çocukların eğitimleri ile yakından ilgilenmiş, Çocuklar için anaokullarında kullanılacak oyuncaklar geliştirmiştir. Bu oyuncaklar onların duyusal, duygusal, zihinsel fonksiyonlarını geliştirecek şekildedir. Anne çocuk ilişkisi Frobel için çok önemidir. Anneler için çocuklarına söylenmek üzere ninniler yazmıştır. Ayrıca annelere ve genç kızlara verilmek üzere kurslar tertiplemiş, dergilerde çeşitli yazlarıyla okul öncesi eğitimin desteklenmesi konusunda yazılar yazmış, bu konuda doğru ve sağlam bilgiler edinmeleri için anne ve genç kızlara çeşitli hizmetler götürmüştür. Frobel eğitimde bilinenden bilinmeye gitmeyi önermiştir

Anaokulları İngiltere’de Robert Owen‘ın fabrika işçilerinin çocukları için 1816 da açtığı okullarla başladı. 28 Haziran 1841 tarihinde Froebel ilk ana okulunu açmış ve memleketindeki ana okulları sayılarını çoğaltmak için uğraşmıştır Frobel. Pastolozi ilkelerine bağlıdır. Frobel gelişimin bir süreç olduğunu ve bu süreçler de her gelişim kademesinin sıhhattli, sağlam olması bir önceki kademenin durumuna bağlıdır der. Frobel çocuk için her gelişim kademesi neyi gerekli kılıyorsa o şekilde olmasını ister yani onun için bireysel farklar önemlidir. Frobel'e göre oyunun önemi çok büyüktür.

Froebel oyunun en önemli eğitim vasıtası olduğunu belirten ilk pedegogdur. Frobel çocuklar için anaokullarında kullanılacak oyuncaklar geliştirmiştir. Bu oyuncaklar onların duyusal, duygusal, zihinsel fonksiyonlarını geliştirecek şekildedir Avrupa'da çocuk ve çocuk eğitiminin gelişmesine özet olarak bakıldığında: Batı Avrupa’da çocukluk ayrı bir dönem olarak görülmediği gibi çocuğun özel olarak yetiştirilme fikride gelişmemişti. Bebek ve çocuklar adeta birer küçük yetişkin gözüyle görülüyordu.

Orta çağ sanatında 15.ve 16. yüzyılın sonlarında bazı tablolarda çocukların yetişkinlerle beraber çalışma, dinlenme ve spor etkinliklerinde bulunduğu kendi sosyal gruplarına uygun olarak, yetişkinler gibi giydirildiği, oyunların yetişkinlere özgü kurallara göre oynadıkları belirtilmektedir (Onur, 1991:216) Çocuk eğitiminde de son derece katı kurallar uygulanıyordu. Batı toplumunda çocuklar bugünkü konumlarının çok gerisinde bir düzeyde idiler. 17.yüzyıla kadar çocukluk dönemi yaşamın ayrı bir bölümü olarak düşünülmüyordu. Çok nadir olarak bazı düşünür ve eğitimciler 17. yüzyıldarın itibaren çocuk ve eğitimi ile ilgili tutumlarda yavaş yavaş değişik görüşler belirtmeye başlar

19.yy. gibi yakın zamana kadar çocuklar bugünkünden daha az bakım almaktaydı. Çocukların isçi olarak çalıştırılması, ekonomik koşullar, çocuk sağlığı üzerine çalışmalar olmamasına ve bebek ölümlerinin oldukça fazla olması bunun bir göstergesidir. İlerleyen yıllarda ekonomideki gelişmeler ve tıptaki ilerlemelerle birlikte bebek ölüm hızının çok düştüğü görülür. Dikkatler işçi gücü olarak artık gereksinim duyulmayan çocuklarla neler yapılabileceği sorusunda odaklanmıştır. Bu dikkat, eğitime olan ilgiyi fazlalaştırmış ve daha önemlisi diğer disiplinlerin insanla ilgili dallarında çocuklara yönelik çalışmalar artarak, insan gelişimi ile ilgili çalışmalar biyoloji, antropoloji, sosyoloji gibi diğer bilim dallarını da içine alan disiplinler arası bir alana yayılmıştır.

20.nci yüzyılın başlarında sosyal bilimler alanında yapılan ilk psikolojik araştırmalar, okul öncesi eğitimine giderek artan oranda, yönlendirici katkılarda bulunmuştur. Bunların öncüleri arasında Amerika da Arnold Gesell (1920-1930) ve arkadaşları fiziksel gelişim ile motor becerilerdeki ilişkilere, Harriet Johnson fiziksel gelişim için gerekli araç ve gerece, Jean Piaget, zihinsel gelişim alanında yaparak öğrenmeye ve dil gelişimine dikkat çekmiş. Sigmund Freud çocukta cinsellik konusuna, Erik Erikson çocukluk yıllarındaki duygusal ve sosyal gelişmenin önemine dikkat çekmiş ve bu alanlarda detaylı çalışmalar yapmıştır.

Frobel gibi ana okulların ilk kurucularından olan Maria Montessori (1869- 1952 ) tıp doktorudur. Maria Montessori İtalya'da hem sağlıklı hem de zihnen geri kalmış çocuklarla ilgilenmiş ve bu konuda büyük gelişmeler elde etmiştir, 1898 de ilk çocuk evini açmıştır. Çocuğun bedeninin nasıl bakıma ihtiyacı varsa zihin gelişimi duyuların eğitimi, deneyler, çocuğu tanıma, eğitime toplumsal bir olay olarak bakma Maria Montessori'nin eğitim anlayışının esasını oluşturur. Bugün kendi adıyla anılan bir metot ortaya koymuştur (Oğuzkan. 1983:27-28)

Piaget (1896-1982) ise yayınladığı ilk kitaplarından itibaren çocuk psikologları arasında haklı bir ün kazanmıştır. Piaget çocuğun zihin gelişimi üzerine yoğunlaşmış ve bu alanda bir kitap yayınlamıştır ve Piaget Bilimsel Gelişim Kuramını ortaya atmıştır. 1950 yılına kadar pek önemsenmeyen görüşler o tarihten bu yana tekrar önem kazanmış ve devamlı olarak güçlenmiştir. Piaget çocukların yaparak ve yaptıkları işler hakkında konuşarak oynayarak daha iyi öğrendiklerini iddia eder (Baykan. Turla 1995: 16: Poyraz 1999: 37)

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra çeşitli dünya ülkelerinde yöneticilerin okul öncesi ve okul çağı çocuklan üzerinde önemle durdukları ve özelikle okul öncesi eğitim kurumlarını destekledikleri görülmektedir. Carl Schurs 1855'de Amerika'da, bir sosyal hizmet uzmanı olan Margaret Mc Millan kardeşi Rachel ile 1908' de Londra'da ve Frobel Almanya'da 1816'da ilk okulöncesi eğitim kurumlarını açan öncülerdir.

TÜRKİYE'DE OKULÖNCESİ EĞİTİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ 1. Türk Eğitim Sistemi İçinde Çocuk Üzerine İlk Görüşler Eski Türklerde çocuk eğitimi görüş ve uygulamalarında genelde benzer olmasına rağmen her birinin temel eğitiminde özellikleri bulunmaktadır. İlk Türklerde çocuk sağlığı ve eğitimi alanında çeşitli görüşleriyle halka yön verenlerin başında Farabi, Ibni Sina, Gazan Mahmut Han ve Gazali gelmektedir

Farabi ( 870-950 ) Türk ve İslam bilginlerinin eğitime yönelik düşünce öğütlerinde, dini inanç ve uygulamalarının ağır bastığı bilinmektedir. Türk eğitim tarihinde ilk olarak doğrudan eğitimle ilgili görüşler ortaya koyan bilgin Farabi çocukta zihnin deneyler yolu ile gelişeceğini ve eğitimde kolaydan zora gidilmesi ilkesini savunmuş ve beş duyunun önemini vurgulamıştır (Akyüz, 1982: 16).

İbn-i Sina ( 980-1037 ) Türk ve Dünya tıp ve düşünce tarihinde çok önemli bir yeri olan İbni Sina , "Kanun ve Şifa " adlı kitabında ; çocuk eğitimine erken yaşlarda başlamayı, anne sütü ile beslenmenin gerekliliğini, çevre şartlar ve temizliğin önemini daha o devirlerde vurgulamıştır (Akyüz 1982: 21). 18. yüzyıldan ve Rousseau'dan bu tarafa toplumda gelişme gösteren düşüncelerle karşılaştırılınca: çocuğun, okul ortamında eğitilmesinin önemini, oyunun çocuk için önemini, bireysel farklılıkların, eğitimde araç-gerecin değerini Batılı eğitimcilerden 900 yıl önce ortaya koyduğu görülmektedir (Akyüz, 1982: 24).

Gazali, (1058-1111) Eğitimle uğraşarak bu alanda yöntemler öğütleyen bir diğer İslam bilginidir. Çocuğun kalbini , " her nakşı kabule uygun bos , sade bir cevher parçası" olarak tanımlayan Gazali, eğitimin ona her istediği şekli verebleceği görüşündedir . Bugün Batıda en modern ve orijinal İslam Düşünürü olarak bilinen Gazali çocuğa eğitim veren kişilerin niteliklerinin bu eğitimdeki etkilerinin açık bir şekilde görüleceğini belirtmiştir (Oğuzkan, Oral 1983:29)

Gazan Mahmut Han (1271-1304), Eğitim alanında devletin öncülüğü ve sorumluluğu geleneği Türklerin Anadolu'ya göç ettiği ilk yıllarda gelişmeye başlar. Çocuklarla ilgili ilk hizmet örgütlenmesini Gazan Mahmut Han tarafından gerçekleştirildiği ve kimsesiz ve suçlu çocuklar için kurumlar açıldığı bilinmektedir (Oğuzkan, Oral 1983: 29) Türkler, çocuklarının eğitim ve öğretimlerini Sıbyan Mektebleri dedikleri okullarda başlatmışlardır. Türk Eğitim Tarihi içinde yaklaşık olarak 11 asırlık bir geçmişi olan bu okullar hakkında tam ve güvenilir bilgiler yoktur. Ancak Sıbyan Mekteplerinin, Selçuklular zamanında başlayıp Osmanlılar zamanında da devam ettiği bilinmektedir.

Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesine göre Erzurum'da 110 , İstanbul'da 1933 , Amasya'da 200 Sıbyan Mektebi bulunmaktadır (Yalniz burada Evliya Çelebi'nin abartılı ifadesi gözden kaçırılmamalıdır). 16. Yüzyılda Türkiye'yi ziyaret eden Fransız Seyyah Belon dolaşhğı birçok köyde küçük çocukların gittiği okul gördüğünü, Türkiye Hakkında Mektuplar kitabında Ubcini (1850)'nin de aynı ifadeyi kullanmış olduğu görülmektedir (Y.T. Ansiklopedisi, 1985: 3546)

2. OSMANLI DÖNEMİNDEKİ ÇOCUK EĞİTİMİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR Osmanlı İmparatorluğu Mülkiyet döneminde yabancılar ve azınlıklar ( Rum . Ermeni. Musevi) için istanbul'da okullar bulunduğu görülmektedir. Osmanlı-Rus savaşının (1877-1878) arkasından Sırp-Bulgar-Rus ve Avusturya- Macaristan hükümetleri İstanbul'da okullar açmıştır (Akyüz. 1982: 154). 1891-1902 zamanın eğitim bakanının Padişah Sekreterliğine gönderdiği bir tezkerede Anadolu'nun birçok ve özellikle Doğu ve Güneydoğusunda bu okulların (392) çok sayıda olduğu belirtilmektedir. Bord Heyeti diye anılan ve Merkezi New York'ta bulunan Amerikan Bord Misyoner örgütü 1820' den sonra Anadolu'nun her yanına yayılarak okullarını çoğaltmıştır. Yalnızca bir örnek vermek gerekirse Bord Heyeti 1872-1879'da İzmit'in Bahçecik kasabasında önce kız daha sonra da erkek çocukların alındığı Bithinian American High School'u açar ve bu okula zaman içinde beş yeni bina ilave edilerek kreş, bebek bakimevi, ilkokul, yetimevine ilaveten bazı el becerilerinin de öğretildiği meslek okullarının açıldığı bir duruma getirilmiştir (Akyüz. 1982; 155-156: Dedeoğlu, 1998: 94-95)

Osmanlı da zaman zaman bünyesinde anaokulu yaşında çocukları da barındıran ve Mithad Paşa tarafından Tuna Vilayetinde 1869 yılında hem islám hem Hristiyan kimsesiz yetim çocukların tahsil terbiyeleri ve meslek öğrenmelerini sağlayan ve o zamanlar isim bulmakta zorlandıkları için adına Islahhane denen okullar vardır (Akyüz, 1996: 11-12: Özbek, 1999: 17). 1908' de Adana'da Müslüman ve Ermeni öksüz, yetim 5-10 yaş arası kız ve erkek çocuklar için Daruleytam-ı Osmani adındaki kurumlar ve Darüleytamlar (Yetim Yürttan) yurdu ve bunların kızlar için olanların bünyesinde 2-7 yas arası kız-erkek çocukların barındırılıp eğitilmesi için anasınıflarından oluşturulmuştur (Akyüz. 1996: 12).

23.7.1908' den önce bazı illerde Özel Ana Mektepleri olduğu görülmektedir. Eğitimci Satı Bey, İstanbul Beyazıt'ta özel bir yuva, Eğitimci Kazım Nami, 1909'da Çocuk Bahçesi sınıfını açmıştır . Aynı eğitimci , 1914 İzmit'te Ana Mektebi açmış ve Ermeni bayan öğretmenlerle çalışmıştır.

Bu arada okulöncesine yönelik yayınlar tercümeler edilmiştir. 1914'de Süleyman Nesib Eğitim Bakanlığı için Frobel ve Pestalozzi Usullerinde Talim ve Terbiye Dersleri adında 248 sayfalık eseri Türkçe' ye çevirmiştir. 1923 de Eğitimci Mustafa Rahmi Eğitim Bakanlığı Yayınları için "Çocuklar Evini Türkçe'ye çevirmiştir. 1924'de Fransızcadan Frobel Usulü Çocuk Bahçesi Rehberi adlı kitap Duru tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Şiirleriyle Tevfik Fikret, Ali Ulvi, Sabri Cemi Aykut vb. vardır. Sabri Cemil 1911 Üsküp'te Yeni Mektep Dergisini çıkarmış ve bu dergisinde anaokulu çocuk ve öğretmenlerine yönelik yayınlar yapmıştır (Akyüz. 1996: 14-17)

Maarif-i Umumiyye Nizamnanesi'nin 1869 yılında kabulü ile Sıbyan Mektepleri daha sistemli hale getirilmiş olmalarına rağmen Osmanlı Devleti zamanında ilk olarak planlanmış olan okulöncesi eğitim çalışmaları 23.3.1913 yılında çıkan " Tedrisat - i İptidaiyye Kanunu " ile başlamıştır . Bu kanunun 3.4.5 maddeleri anaokularının memleketin her yerinde açılmasılması hükme başlamıştır 1913'de Anaokulları Tüzüğü çıkmıştır (Akyüz, 1996: 58-59). 23 Mart 1913 geçici maddesi ile anaokulları ve anasınıflarını ilk öğretim kurumları olarak kabul edilimiştir. Bu yasada bağımsz anaokulları ve ilkokullara bağlı ana sınıflarının ülkenin her yerinde yaygınlaştırılacağı belirtilmiş, ayrıca öğrencilerin yaşları, öğretim teknikleri, ders araçları ve okulun kuruluşuna dair temel esaslarda verilmiştir ve de bir tüzük hazırlanması hükme bağlanmıştır. Kanun yürürlüğe girdikten iki yıl sonra (1915) Anamektepleri Nizamnamesi çıkartılmış ve ana okulları açılmaya başlamıştır ( İstanbul'un Eyüp , Fatih , Şehremini . Sultanahmet. Nişantaşı, Kasımpaşa'da vb. olmak üzere 10 mektep için bütçeye ödenek konmuştur). 1916 resmi anaokullarının sayısı 30' a ulaşmıştır

Bu kurumlara öğretmen yetiştirmek üzere ilk defa 1915'de 1 yıl sürelik ana öğretmen okulu açılmış bu okul 4 yıl faaliyet göstermiş 370 mezun vermiş ve 5 Ekim 1919 da kapanmıştır (Akyüz, 1996: 16-17) Akyüz (1996) Anaokullarının tarihçesi üzerine yazdığı makalede bu Nizamnameyi ayrılan ile okuyucuya sunmaktadır. Sözü geçen Ana Mektepleri Nizamnamesi. (15 Mart 1915) tarihli olarak hazırlanmıştır. 15 maddeden oluşan bu Nizamnamenin hükümleri bugünkü dille ve kendi düzenlememize göre şöyledir

Back to top button